Auto correction

Kızın telefonuna mesaj geldi. ‘BİNGÖL’ yazıyordu. Bıyıklı baba organizması ile auto correction bir araya geldiğinde oluşabilecek kombinasyonlar sırası ile telefonuna geliyordu. babanın bıyıklı beyninin parmaklarına yolladığı iletiler auto correction’ın de sayesinde anlaşılamaz kelimelere evriliyordu. Kız yaklaşık 3 dakika önce asistanın kendisine içinde ne var bunun bul diye verdiği deney tüpünün içindekini çözmeye çalışıyordu. şimdiyse bıyıklı baba organizmasından gelen  ‘BİNGÖL’ mesajını çözmeliydi. Hayat garipti ve deney tüpünün içindeki maddenin ne olduğunu çözüp asistana söylemesi için 20 dakkikası kalmıştı.

Bu sırada başka bir mesaj geldi. ‘MALATYA’. Kız ne döndüğünü bir turlu anlayamadı. asistan bankonun az ilerisinde ‘kikirt mi hicim’ diyen iki tane dev topuzla konuşuyordu. kız bir kendine bir de dev topuzlara baktı. vay anası dedi içinden. bir mesaj daha geldi ‘seni kalim gilmeçin’. kız küfür mü ediyor acaba dedi. asistana durduğu yerden ‘hocam manga mı bu’ dedi. asistan cevabındeki içinde kımde ne madde var yazan küçük defteri çıkardı. laboratuar da hayat durdu. dev topuzlulardan, uzun bacaklılara, eşarplılardan, gözlüklülerden, ‘burcucum vize notları varmı sende tatlım’cılara, ‘abi PES atalım mı’cılara kadar herkes durdu. Herkes defterde yazılanlara görmeye çalışıyordu. Kapıdan içeri giren işviçreli bilim adamları ekledi: işviçre de yaptığımız yıllar süren çalışmalarda  şuan buradaki enerji ile ufak çaplı bir atom bombası yapılabileceğini bulduk. 

Asistan büyük bir ciddiyetle ‘hayır değil ‘ dedi. Kız az ilerdeki işviçreli bilim adamlarını bir kafa hareketi ile yanına çağırdı. Ellerinde periyodik tablo, cam tüpler ve EDTA olan üstlerinde önlükleri kalın gözlükleri olan bu grup koşarak kızın yanına geldi. kız eliyle gruptaki en kalın gözlüklü işviçreli bilimadamını gösterek bakın dedi, ben tüpün içindeki maddeyi bulmalıyım yoksa dersten kalıcam’ derken bir mesaj sesi konuşmasını kesti. ‘buno ırimoyusun’.  kız telefonunu işviçreli bilim adamlarına uzattı, ‘ yumurtanın fırçalanmış tarafı ile fırçalanmamış tarafı arasındaki farkı bulmakta, sigarayı bırakanlarda kilo aldıranın şeyin bağırsak mikrobu olduğunu, şaşı çocukların 6 yaşından sonra doğum günü kutlamalarına daha az davet edildiğini bulmakla uğraşıcağıniza babamın mesajlarını çözün’ dedi. en kalın gözlüklü bilim adamı iki adim geriledi.

zaman geçtikçe kız panikliyor. maddeyi bulamıyor. Hocanin basi kalabalik. Hocanin dikkatini cekebilmek icin Kiz 800 Hmz hizda ve saniyede 5 kez olmak uzere “hocam” diye bagiriyor. En sonunda allah kahretmesin seni ne var bakisiyla hoca, kiza donuyor, kiz tahminini soyluyor, kucukdefeter aciliyor ve sonuc gene red oluyor. Kiz kafayi yiyecek. Zamani azaliyor.

Kiz kesin buldugunu dusundugu maddeyi soylemek icin hocaya bagirmaya hazirlaniyor, tam o anda telefona ” KAYSERİ” msji geliyor. Hocayi cagirmak icin agzini aciyor, burda biraz duralim

Konusma icin, ilk once beyinden o kelimeleri sifreleyen msjlarin (gene msj dedim fark ettiysen) ses tellerini kasacak kaslara gitmesi ve bunun sonucundada kaslarin bin yillik gorevlerini yaparak kasilmalari, ses tellerinin gerilmesiyle seslerin cikmasi, dis ve dudaga degen seslerinse kelimeler olmasi gerekiyor. Aslinda yetiskin bir insan icin cok normal olan bu olay (inanmiyorsan annene “eve ayakkabiyla girdim” diyebilirsin, ne oldu bi sessizlestin) 22 yasinda uykusuna alamamis, bir yandan kriptoloji ile ugrasip bir yandan da deney yapan bir insaniz sizin icin cok zor olabiliyor.

Simdi oynat ugurcugum. Kalin gozluklu bilim adami olacaklari ongordugu icin arkada fondan bagiriyor “HHHAAAAYİR” ama olacaklari durduramiycak cunku beyinden yanlis sinyal coktan kaslara gitti, ses telleri gerildi ve ne yazikki dis ve dudaga carpan ses sekillenerek bir kelime oldu. “BABA”. Evet kiz az once sinifin orta yerinde hocasina baba diye bagirdi.

Kiz eliyle agzini kapatip olay yerinden kaciyor, Sinifa bi sessizlik hakim. Kadraja kalin gozluklu bilim adami giriyor az once kafasinda tasarladigi cumleyi, sms seklime getirip kaslarina yolluyor, kaslar kasiliyor ve ses telleri geriliyor, cikan ses sekilleniyor, tum bunlar olurken az ilerde bir kulak sunlari duyuyor ” Auto correction pismanliktir”

Rüya

Hava kararmak üzereydi. Ardıç sürüsü kuzey güneye doğru göç ediyordu. Bunu hep yaparlardı. Geç kalmışlardı. Acele ediyorlardı. Sürünün en hızlısı ve lideri olan ardıç sürünün önüne geçti. Sürü ile arasındaki mesafeyi açtı. Daha sonra ardıç yere doğru dalışa geçti. Küçücük bedeninden beklenmeyecek kadar hızlı iniyordu. Üzeri çimenlerle kaplı toprağa çarpmasına az kala ufacık kanatlarını açtı ve toprağın hemen üstünden uçmaya başladı. bir an yukarıdaki sürüsüne baktı içinden ‘ iyi, hizayı bozmamışlar’ dedi. O sırada yerde gördüğü küçük bir taşı çevik bir hareket ile kaptı. yükseldi. Biraz ilerde ki kuyuya doğru çok daha hızlı uçtu. Kuyunun tam üstündeyken ağzındaki taşı kuyunun içine attı. Sürüsü onu geçmişti. Yetişmek için daha hızlı uçtu.

Küçük taş, boş kuyunun içinde sanki kaya parçasıymış gibi yankılana yankılana düştü. en son sert kurumuş yere çarptı. Birazdan üzerinde çizgili mavi pijamaları ile bir fare kuyunun dibindeki küçücük kapıyı ardına kadar açtı. Fare ‘ Kuşlara iş verirsen böyle olur. Bülbülü, güvercini, kumrusu , şahini, kartalı hepsi aynı. Bu kadar büyük taş atılır mı buraya. Bu kuyu kaç yüzyıllık bilmiyorlar tabi, bir gün yıkılıcak bu salak kuşlar yüzünden bizde altında kalıcaz’ diye söylene söylene taşı yerinden oynatmaya çalıştı. Ama beceremedi. ‘odet’ diye bağırdı. ‘odet’ dedi ‘kaldır o kıçını yataktan da bana yardım et, senin yüzünden geç kalmasını istemezsin değil mi ‘ dedi.

Birazdan kapının önüne öbürüne göre çok daha büyük olan siyah pijamalı bir fare geldi. ‘ Vica bazen tam bir başbelası oluyorsun, çekil ordan sanki taşıyabileceksin gibi bide geçmişsin oraya’ dedi. odet iki eli ile taşı zorlanmadan kaldırdı. Vica’ya dönüp ‘geçen sene ki leyleğin attığı taşı hatırladın mı’ dedi. ‘ unutmak mümkün mu can veriyorduk çıkartana kadar kuzenlerden yardım bile istemiştik,7 kişi anca taşıydık’ dedi. Vica kapının yanında asılı duran anahlarları aldı. bi tanesini seçerek kuyunun dibindeki bir başka kapıyı açtı. İnce, loş koridorda yürümeye başladı. Odette elinde taşla onu takip etti. biraz yürüdükten sonra vica karşılarına çıkan 2. kapıyıda açtı. kapı daha da loş bir koridora açıldı. odet ‘ bugün gene çöplüğe gidelim, işim bitmedi o yamuk ağızlıyla’ dedi. vica cevap vermedi. koridorun sonunda yuvarlak, karanlık kocaman bir delik vardı, deliğin üstünde de bir tabela vardı. Tabelada ‘cok teşekkürler odet ve vica’ yazıyordu . Odet taşı o delikten aşağı attı. Vica ‘ne kadar kibar bir kız değil mi’  dedi. odet cevap vermedi. Kuyunun dibine geri dönmek için yürümeye başladılar.

Ardıçın kuyuya, Odet ve Vica’nin da tünele attığı küçük taş deliğin içindeki karanlık tünelde sağa sola çarpa çarpa yuvarlanıyordu. Tünelin hemen yanındaki evin salonunda ki koltukta ‘haşerat’ gazetesini okuyan hamamböceği ‘ya bıktım bu sesten her akşam her akşam, bayırın öbür tarafına taşınıcam’ diye bağırdı. Ses en sonunda kesildi. Hamamböceği okumasına geri döndü ‘ kırıntılarda pahalanıyor’ dedi.

Küçük taş, odundan yapılmış bir büfenin üstünde duran terazinin üstüne düştü. Denge bozulunca kantarın topuzu sağ tarafa kaydı. Kayan topuz, yan rafta gergin bir şekilde duran yaya çarptı, ve yay önünde duran 12 adet yeşil-mavi-kırmızı miskete itti. Harekette başlayan misketler raf üzerinde kaymaya başladı. Hızla Kayan misketler rafta duran kitaplara çarptılar ve aynı hızla yerlerine geri döndüler, yayı gerdiler. Çarpmanın etkisi ile sağ tarafa çok hafif eğilen kitaplar rafın sonun da ağzına kadar su dolu bardağa hafifçe çarpıp yerlerine geri döndüler. Bardağın içinde sudan iki- üç damla yerde uyuyan şişman sarı tüylü kedinin üstüne damladı. O sırada tavandan düşen 3 tane su damlası bardağı gene doldurdu. Kedi ıslanınca hemen uyandı. ilk önce yattığı yerde gerindi daha sonra iki ayağının üstüne kalktı. size de günaydın odet ve vica dedi coşkuyla. Kedi gereginden fazla şişman ve  enerjikti. terazinin yanına gidip küçük taşı eline aldı. ‘Bernand sana çok teşekkür eder’ dedi. taşı terazinin öbür yanındaki devasa çin vazosunun içine attı.

Yattığı yerin yanında duran boş kovayı alarak, odanın duvarlarından birini kulagını dayadı. Yeri begenmeyip başka bir yeri dinledi. Karıncalar gene çalışmışlar dedı. kulagını başka bir yere dayayıp suyun sesini bulmaya çalıştı. durdu. Kovayı hemen yanı basına koydu. iki adım uzaklaşıp yere sertçe vurdu. Bir anda tavandan kovanın içine sular akmaya başladı. kovanın yarısı dolunca bernand ayagı ile tekrar yere vurdu. Dolan kovayı alıp odadan çıktı koridorda yürümeye başladı. büyük devasa bir kapının önüne geldiğinde elindeki kovadan biraz su eksilmişti. ağır kapıyı iterek açtı.

Kapı tam ortasında üstünde erlenler, balonjojeler ve tüpler bulunan devasa tahta bir masa, büyük bir lamba ve bir kazan bulunan odaya açıldı. odanın bir duvarlarında içinde, üstlerinde etiketler bulunan şişeler olan koca bir dolap vardı. Odanın duvarlarında yüz resimleri vardı ve duvara bakınca sanki milyonlarca yüz sana bakıyormuş gibi oluyordu.  Tavan o kadar yüksekti ki,nerde bittiği görünmüyordu ve yukarı doğru duvarlardaki milyonlarca yüz devam ediyordu.  Odanın karşı tarafına yürüdü bernand. yere eğildi. Elindeki kovadaki suyu duvarın altındaki küçük çatlaktan döktü. Sonra boş kovayıda alarak ‘ gideyim de biraz kahvaltı hazırlıyım’ dedi kendi kendine. hava iyice kararmıştı

Su çatlaktan ilerledi. içinde yaprakları kırmızı çanlar olan, küçüçük uykuya dalmış ağaçların ve kendinden büyük kıvırcık saçları olan bir kızın olduğu bir odaya geldi. kız şimdilik uyuyordu. su küçüçük ağaçların toprağına deydi. toprak sanki uzun zamandır görmediği sevgilisi gelmiş gibi suyu içine çekti. Uykuya dalmış küçük ağaçlar suyu hissedince boyunlarını kaldırdılar. Kökleri ile suyu çektikçe sevinmeye dalları ile dans etmeye başladılar. dans ettikçe çanlarından gelen sesler birbirine karıştı. Kız gözlerini açtı. üstündeki mavi işlemeli yorganı fırlatıp, yatakta ayağı kalktı. ‘akşam olmuş’ diye ağaçlarla dans etmeye başladı. Bir süre sonra durdu. yataktan indi. terliklerini giydi.yüzünü yıkadı ve kendinden büyük kıvırcık saçlarını topladı. odadan çıkarken ağaçlara ‘sabaha kadar çok yaramazlık yapmayın bakalım’dedi.

Kız öbür odaya geçti. Duvarlardaki resimlerin her birine bakıp ‘günaydın’ demeye başladı. günaydın, sana da günaydın ve sana da günaydın sarı saçlı çocuk diye devam etti. Az sonra bernad elinde bir tane elma ile odaya geldi. Kıza ‘sen onlara her günaydın dedikçe daha çok uykuları geliyor biliyorsun dimi? ‘ dedi. Kızın cevap vermesine zaman tanımadan elindeki elmayı kıza attı. Kız elmayı son anda yakaladı. kız ‘tamam o zaman işimize bakalım sevgili bernand’ dedi.

o sırada tavandan acaip sesler geldi. Bernand kafasını yukarı kaldırdığında sanki tavan yükseliyormuş gibi hissetti. kız ‘ yeni doğanlar ve ölümler eklendi sanırım ‘ dedi. bernand ‘gene doğumlar ölümlerden fazla olmuş’ dedi. Kız elmadan bir ısırık aldı. Masaya doğtu yürüyüp elmayı masaya bıraktı.

Bernand dolabı açıp içindeki renkli şişeleri masanın üzerine yığmaya başladı. Kız da bernadın yığdığı şişeleri üstlerindeki etiketlere bakarak kazana dökmeye başladı. yaklaşık 20 farkı şişedeki sıvıyı döktükten sonra kız masanın üstündeki makası alıp şaçından bir tutam kesti. bernard’ a dönüp’ iyi ki çabuk uzuyor saçım’ dedi. benard güldü. kızın saçları o kadar kabarık ve çoktular ki yarısını kesseler bile fark eden birşey olmazdı. kız kestiği şaçlarıda kazana attı.

Bernand ile kız kazanın başında beklemeye başladı. Az sonra Kazandan yavaş yavaş sarı, kırmızı, mavı, ördek yeşili, gül kurusu gibi renklerde dumanlar çıkmaya başladı. kız’ bernand bu toz pembenin kokusu aynı pamuk şekeri gibi, bu kime giderse rüyasında çok güzel şeyler görücek kesin’ dedi. bernand ‘ da ‘ saks mavisi duman da kime giderse korkunç bir gece geçircek orasıda kesin, bozuk balık gibi kokuyor ‘ dedi. Kazandan odanın her yerine farklı farklı renklerden dumanlar yayılıyordu. Duvardaki her yüze farklı renkli bir duman temas ediyordu. Duman bir kez o yüze dokununca, duman sanki yüzün içinde kayboluyordu. Odanın içi renk cümbüşüydü. Toz pembe bir duman 8 yaşında olduğu her halinden belli bir yüze değince kayboldu. güneş sarısı bir duman ise 20’li yaşlarında çilli bir yüze dokununca kayboldu. Zaman ilerledikçe havaya dolduran dumanlar birer birer kayboldu. En son vişne çürüğü bir duman nereye gideceğine karar verdi ve duvarın üstlerinde ki 89 yaşındaki bir kadının yüzüne sindi. Bütün dumanlar gitmişti. Kız durdu. Bi anda ‘ İYİ SABAHLAR HEPİNİZE’ diye bağırdı sonrada ‘ bernand hadi dışarı çıkalı’ dedi. Masanın üstünden elmasını alıp kocaman bir ısırık aldı. kız bernand’a ‘hadi kapıya kadar yarışalım’ dedi ve koşmaya başladı.

Bernand kocaman sarı bıyıklarını elleriyle düzelti. Kafasını yukarı kaldırdı ve ‘iyi gecelr insanlar’ dedi. Koişmaya başladı.

Kill bill

Adam panikle iceri odaya gitti. odayi aramaya basladi. Sesleri duyan kadin ve cocuk odanin girisine gidip,adami izlemeye basladi.Kadin “mustafa ne yapiyorsun” dedi. Adam cevap vermedi. Adam dolaplarin arkasina bakti, yatagin arkasina bakti. çocuk sıkıldı ve kendi odasına dondu. Kadin tekrar sordu ” ne ariyorsun, dagittin hep etrafi söyle bana ben veriyim yıktın her yeri”. Adam bazayi kaldirdi. Durdu. Ordaydi. Adam supurgenin demir sopasini (hattori hanzo’nun son dövdüğü kılıç) yavasca bazadan cikardi.

Adam elinde demir sopa (katana), kadina donup “karsi dairenin balkon kapisi acikti,hirsiz girmis sanirim bi bakcam” dedi, sonra demir sopayı (katanayı) kadının suratını iki eşit parçaya ayıracakmış gibi yaptı. kadin “deli misin sen, ya cekmistir kafayi o simdi bicaklar mıçaklar seni, bisey olur sana, otur oturdugun yerde” dedi. Adam kadına sırtını döndü. (arka fon : bang bang, my baby shoot me now). Kadın sıkıldı. Çocuğa ödev yaptırıyordu. kapıdan kafasını uzattı çocuğa baktı. çocuk ödevi bırakmış ve oyun oynuyordu. kadın yorgundu her calısan anne gibi. kadın adama ‘ hadi bırak onu yanlı görmüşsündür hırsız mırsız da yoktur, olmadı polisi ararız git de sifonu tamir et akıtıyor’ dedi.

Adam elindeki sopayı (katana) tam bazanın altına koyucakken bir ses duydu. ‘ I am gonna ask you questions. And every time you don’t give me answers, I’m gonna cut something off. And I promise you, they will be things you will miss. ‘ adam dondu. ‘ the bride’ dedi. sarısın kadın kapının esıgınde duruyordu ‘ where is bill dedi. genç adam demir sopa ile gardını aldı (arka fon :The Lonely Shepherd ) sarısın You look ready dedi. adam cevap vermedi. şarısın ile adam bakıştılar. İçerden kadın çocuğa mehmetin neden cevizin 4 te 1 ini melise verdiğini anlatıyordu.

Şarısın ile adam aynı anda birbirlerine doğru koşmaya başladılar. odanın sessizliğinde iki katananın vuruşma sesleri duyuldu. şarısın adamın her hamlesini geri püsküyordu. az sonra sarısın adamın ayağına katanasını soktu (ayağa katana sokmak: ayak serce parmağının kapı esıgıne çarpması) adam sendeleyip geri düştü. sarışın adamın soluklanmasına izin verdi. tekrar where is bill dedi. adam yerinden kalktı. sarısının ustune katanayla saldırdı. şarısın masanın uzerıne atladı, kendını korudu. tavandaki lambanın ipini kesip adamın ustune dusmesını sağladı (demir sopanın lambaya çarpması). adam kalkmaya çalıştıysa bile kalkamadı.

Kadın odaya koştu. Çocukta arkasından yavaşça geliyordu. odanın ortasında çok beğenerek aldığı elmas avize tuzla buz olmuş şekilde duruyordu. Adam avizenin biraz uzağında elinde demir sopayla duruyordu. (arka fon:Kill Bill Theme) kadın adama donup ‘ ne yaptın sen’ (ne dedin sen çat) dedi ‘kim temizliycek burayı zaten yorgun argın geliyorum bide senle mi ugrasıcam ayrıca ne kadar severek almıştım avızeyı hep kırılmış’ . adam ‘ ben temizlerim ne olcak alla alla ne ki sanki’. kadın sen bugüne kadar ne temizledin ki bunu temizliyeceksin dedi zaten annem demişti evlenme bu herifle diye, senin zaten böyle biri olduğun belliydi, beni istemeye geldiğin se bir baklava bile almamıştın samsa tatlısı almıştın. adam bir anda elindeki sopayı yere attı ve haykırdı ‘samsa tatlısını seviyordum sanki parasından mı almadım seviyorum onu, ya arkadaş 22 senedir ne samsa tatlısıymıs dedi. kadın ya konuşma benle insan bir baklava alır gelirdi. dedi. kadın o andan sonra nefes almadan konuşmaya ve bı yandan temızlık yapmaya başladı. ‘zaten evlendiğimizde anne bana bi bilezik bile takmadı’, ‘ ben çalışıyorum sen evde otur bı sıfonu bıle tamır edemedın’, ‘anca oyun oyna sen’,’kac yasında adamsın ya ayıptır, boyunca cocugun var’ kadın susmuyordu ve adamın ‘ya ne alakası var’ cumlesınden başka elınde bısey yoktu

çocuk cok sıkıldı. içeri doğru giderken mutfakta birini gördü. sarısın kocaman mavi gözlü bir kadın. sarısın elindeki katanayı temızlerken çocuğa bakmadan ‘It was not my intention to do this in front of you. For that I’m sorry. But you can take my word for it, your father had it comin’. When you grow up, if you still feel raw about it, I’ll be waiting. dedi. çocuk bisey demedi. sarısın mutfak kapısından yöneldi.tam kapıyı açtığı sırada, çocuk bi anda bağırdı ‘ abla yalnız burası 4. kat’ dedi. sarısın bozuntuya vermemeye çalışarak dıs kapıya yöneldi.

Hayaller

Sıkıntıdan ölen ilk insan olabilir. Annesi burda olsa sıkı can iyidir kolay çıkmaz esprisini yapardı (Arkadas yemin ediyorum,bi bu laftan bi de ütüden kaçış yok;ne kadar farklı, ne kadar uç noktada biri olursan ol, zamanı gelince sende kendınden kucuklere dıyorsun adeta nesılden nesıle aktarılan bi mit, bi kültür ögesi) .Yaklaşık 23 dakikadır aynı tavana bakıyor. evde kimse yok. kendinde kuvvet bulsa dışarı çıkcak. günlerdir evde. ilk zamanlar mezuniyete heyyo teması ile bakarken, şimdi işşizler ordusunun bir neferiyim diye dusunur olmuş. Aslında hiç bunun başına gelecegını dusunerek girmemiş okula ama sadık bi nefer olma yolunda kosarak ilerliyor. tavandan sıkılıyor ve birazda pencereye dogru neticesini döndürüyor. Telefonu ötmeye başlıyor. Yataktan zıplıyor. Masanın yanına gidip telefonu acıyor.

içinde ki tüm özgüveni toplıyor ve En dinamik, en ekip çalışmasına yatkın ve en kurumsal şekilde ‘Alo’ diyor. ama prezentabl alo karsı tarafın kurumsallaşamamış ‘kızım nerdesin sen be kaç gündür’ cümlesine çarpıyor.bu küçük carpışma prezentabl alo nefere hayal kırıklıgı olarak geri dönmesiyle sonlanıyor. dinamik’ya burdaydım ben de firmalardan falan aradılar sandıydım’ diyor. Ses ‘ hani dönmediler mi sana ‘ diyor. dinamik uzun zamandır iş arıyor. etrafında ki herkes iş bulmuş hayatını yoluna koymuş. mevzunun nereye geleceğini biliyor. Ses ‘ kızım ne ugrasıyorsun anlamıyorum şimdiye açmıştın eczaneni’ diyor.

Dinamik bıkkın. içerden elinde bi avuç çekirdek beyaz perugu ile adam smith geliyor. dinamigin mezuniyetten beri sorulan bu soru içini kemirmiş durumda. adam bi yandan kabukları yere tükürürken dinamiğe ne oldu diyor. dinamik ‘ hayatım boyunca asla kendi kararlarımı kendim vermedim. ciddi anlamda sorumluluk almadım ve sorumluluk kelimesinden huylanan biriyim. şimdi bu kadar önemli bir karar vermem gerekiyor. öyle bir karar ki tüm hayatımı etkiliyecek. Sanki beni yüzme bilmeden okyanusun ortasına atmışlar gibiyim. eczanenin sorumluluğunu nası alıcam bilmiyorum, eczane işletmek, insanlarla uğraşmak kolay şey değil. özel sektöre girsem özel sektör beni çigneyip yere tükürür. keske okul hiç bitmeseydi. Adam acaba o kabukları yere tükürmesen mi?’ diyor. Adam gülüp biz büyüdük ve dünya kirlendi diyon yani diyor. dinamik ters ters bakınca adam bu sefer “(Her birey) kendi çıkarı peşinde koşarken, sıklıkla, katkıda bulunmaya niyetleneceğinden çok daha etkin olarak topluma katkıda bulunur. öyle düşün kızım diyor.

Ses ‘shht ne oldu niye konuşmuyon diyor. dinamik ‘ dalmısım ya, kızım o kadar okudum firmaya girip ilerlerim işte biliyorsun ona göre çalıştım ben’ diyor. ses ‘alla alla nesse ya ben seni sey için aradım yarın aksam arkadaslarla bulusuyoruz haberin olsun’ diyor.peki diyor dinamik. Daha sonra Ses onu esir alıyor telefonda yarım saat; hayatının ne kadar mukemmel oldugunu, işini ne kadar sevdiğini ve gelinlik modellerine baktıgını ama karar veremediğini anlatıyor. keşke sıkıntıdan ölseydi. dinamiğin hayatında hiç bisey dogru gitmezken (aslında gitmiyor neferin hayatı durmuş durumda) Sesin bu kadar neşeli neşeli konuşması onu boğuyor. sürekli aaa ne güzel diyor, onaylıyor. Adam bu arada mutfaktan aldığı mandalinanın kabuklarını soyup yere atıyor, dinamik içinden irlandanın çingenesi seni diyor.adam dinamigin kendisine baktığını görünce tasarruf geciktirilmiş bir tüketimdir. Bu günün tüketimini yarına bırakmaktır. Smith’e göre bir ülkenin sermaye birikimi arttıkça zenginliği de artar diyor. dinamik ne alaka olum, git temizle oraları diyor. Sesin anlatacak birseyi kalmayınca sen ne napıyorsun baska diyor. dinamik hiç evde oturuyorum diyor. biraz daha konusup telefonu kapatıyor.

Üstünü giyiniyor.çantasını toplayıp atkısını eldivenini giyip evden çıkıyor. Kulagında müzik duraga gidiyor. az sonra otobus geliyor. ögle saati hava buz gibi otobüs boş sayılır. oturuyor. kafasını cama dayıyor. cam buz gibi. otobus bı baska durakta duruyor. ınsanlar bınmeye baslıyorlar. birazdan yanına dag gibi bi kadın olan julia child oturuyor. dinamik julia ile Durakta iniyor. montuna daha da sarılıp her modern kadın gibi julia ile kendini alışveriş merkezine atıyor. modern dunyada kafa karısıklıgını en iyi alısverısle geçiyor. öyle diyorlar daha çok al daha çok mutlu ol. dinamik ve julıa paşabahçeye giriyorlar. burası o kadar güzel ki günlerce burda kalabilirler. julia tasarım cay bardaklarına kosuyor. dınamık julia’nın peşinden gidip ona ‘ bak bunlar türk işi gördüm mü, ajda bardak bu buda sibel can diyor. julia titrek, tiz sesiyle çok güzelmiş diyor. ikisi tasarım borcamlara, şarap bardaklarına bakıyorlar. dinamik aslında modern kadının yemek yapmayı sevmemesi lazım diyor. julia kahkaha atıyor. ölçü bardaklarına içi giden dinamiği inceliyor.az sonra gene aynı dinamik dönen pasta sehpasını görünce kendini kaybediyor. julia dinamige “Find something you’re passionate about and keep tremendously interested in it.” dinamik ben yemek yapmayı çok seviyorum diyor ama ne biliyim sonuçta her gün aynı şeyleri pişiyorsun diyor. julia “You’ll never know everything about anything, especially something you love ” and diyor “Until I discovered cooking, I was never really interested in anything.”. dinamik valla mı? yani sence bende ne biliyim bu işte çalışabilirmiyim diyor. “…no one is born a great cook, one learns by doing. dinamik dag gibi hükümet gibi kadın olan julia ya sarılıyor çok sagol diyor ve pasta sehpasını alıp kasaya gidiyor.

Dukkandan elinde çok şirin bir kutu ile cıkıyor. arkasından kırmızı pofuduk montlu bır kız sesleniyor. dınamık arkasına donup bakıyor. üniversiteden arkadası. kahve içmeye oturuyorlar. pofuduk heyecanla ne yaptın iş bulabildin mi, ben bulamadım çok canım sıkılıyor bu konuya diyor. dinamik sıkı can iyidir kolay çıkmaz diyor diyor. julia ve adam gülmeye başlıyorlar.

Köpek baligi mi lan o?

20130911-231834.jpg

Yarım saattir uzandigi plaj semsiyenin altindan can kurtaran sandalyesi ile oyun oynayan çocukları izliyordu. Yerden 6 basamak yüksekte oynanan bu heyecanli oyun (eger 4 yaşında ve 100 cm’seniz babanin boynunda dolaşmak, yatakta zıplamak gibi sizi yerden yükselticek her oyun heyecanlidir.) cankurtaranın yerine gelmesi ve cocukları kovalamasıyla sonlanıyor. 3 gundur bu tatil koyunde ( tatil koyu; insanlarin aylar oncesinde ucak biletleri ve kalicagi yeri rezervasyon yaparak, kendilerini acik bufe-havuz-animasyon ucgeninin kollarina birakarak adeta birer malak gibi gunlerini gecirdikleri tesislerin tumu ) pinekliyor. İlk gun tesise girerken ‘butun gun guneslencem ooo yeaaa ‘ olan dusuncesi 3. Gunun sonunda gunes yanigi olmasiyla kendini ‘lanet gelsin bu nasi gunes nasi sicakliga’ birakiyor. İnsan dogasi geregi bir gun sevdigi biseyden ertesi gun nefret edebiliyor.

Yanindaki kız semsiyenin altinda oturan yanigin, aksine gunese come to me bro dercesine gunesin alninda yattıgı yerden zorla dogruluyor ‘hadi suya girelim’ diyor. Yanik adeta sicak kayasini birakmak istemeyen bir bukalemun gibi ‘ yok’ diyor ‘yandi her yerim’ .kız ofluyor korkmana ne gerek var anlamıyorum diyor ve iskeleye dogru yurumeye basliyor. kız uzaklaşınca yanık ‘ ne korkucam kızım ‘ diyor. Aslinda yanığa göre suya girmemesinin nedeni gunes yanigindan cok sudan tiksinmesi. Bu tiksinme huyu kucukken kendisine bir deniz gozluguyle havuza girdiginden ve havuzda kucuk kivircik killar, beyaz pislikler, siyah saclar gordugu gunun hediyesi (Kim bilir belkide deniz gozlugunun havuz gozlugu olmamasinin bir nedeni var.) . Yanığın havuzdan tiksinmesi zaman içinde denize ve küvete girmemeye evrilmiş. Aslında kokmayacağını bilse dusa da girmezdı deodorant ile hayatını idame eder ve bunu yaparken de bir gram pişman olmaz. (yanıkta, erkeklerin genelinde olan kotu kokuyu deodorantla bastırma zihniyeti (bu düşünce tarzı ile otobuste, metrobuste, mınıbuste ve bir fiil toplu taşıma araclarında tanışmanız mümkün) vardı. Zamanında yanık; ter kokusundan, dolapta durmaktan kokan yazlıklara yada rutubet kokuyor diye okuldaki dolabın içine bile deodorant sıkan bir insandı. Aslında bu kadar cabuk pis seylerden tıksınmesi ve gene temizliğin simgesi olan banyodan da tiksinmesi tam bir paradoks. neyse ki kızla tanıstıgından beri düzenli dus alan bi insan)

Az sonra iskeleden kız bir balik misali denize atliyor ( bundan sonra balik olacak adi ). iskelenin uzagında tekrara gözüküyor. dubalara dogru yüzmeye başlıyor. 3 kulak atıyor sag taraftan nefesten veriyor, 3 kulak atıyor soldan nefes alıyor. balık dogal ortamına girdiği için elleri ve ayaklarında martı ayağı gibi perdelenmeler var. Yanık içinden ‘yoksa normal insan yapmaz’ diye düşünüyor. Balik dogal ortanina girdigi icin cok mutlu. biraz sonra suyun içinde taklalar atlamaya başlıyor. suyun içinde takla atmak herkesin harcı değil, bu hareketi yaparken burun ve kulaklarınızı kapatmanız gerekir yoksa su kaçar. ama dediğim gibi balık dogal ortamında. artık burnundan degıl, boynundaki solungaclardan nefes aldıgı ve kulak zarından degıl suyun tıtresiminden ses dalgalarını aldıgı ıçın işi rahat. balık tüm bunları yaparken yanık hala aynı yerde uzanıyor. Yanıgın canı sıkılmış.

Balık sahile geri dönüyor , sudan cıkmadan yanığa ‘ valla su çok güzel gelasene’ diyor. yanık ‘sırtım falan çok kötü’ diyor. balık yanıga gel demekten bıkmış bir sekilde deniz gözlüğünü atsana diyor. yanık ‘ aha akrabalarını ziyarete gitcek ‘ diyor içinden . atıyor. balık gözlüğü alıp acılıyor. yanık balığı izlemeye devam ediyor. Balık suyun içine dalıp çıkarak ve su dalgaları aracılığı ile akrabalarıyla konusuyor. yanık içinden gitsem mi ben de diyor. sabahtan beri kalkmadıgı için derısının yapıstıgı sezlongdan yavasca kalkıyor. deniz gözlüğünü alıyor ( arka fon : eye of the tiger) balık bu sırada baya baya acılıyor. yanık su an denize bir ayak mesafesinde. yavasca ayagını uzatarak adeta bir bayram sabahı reklamı (kent) gibi hasreti bitiriyor. ilerliyor. Balık az ilerde buyukannelerınden biriyle konusmaya devam ediyor. su boyunu coktan geçmiş. yanık deniz gözlüğünü takıyor. derin nefes alıyor ve belki de 8 yaşından beri ilk kez dalıyor. (yanık en son neden 8 yasında dalmıstı. Çünkü o gece anneannesinin (sorumluluk sahibi anane örnegi) yazlığında hem deep blue sea hemde piranalar filmini izlemişti. kendi evinde olsa annesi böyle bişey için etlerini yolabilir.)

Suyun altı bulanık. suyun ustunde balıgı gorebilirken, suyun altında balıgı göremiyorsun (witchcraft). dogruyu solemek gerekirse o kadar bulanık ki 10 metre oteni göreniyorsun. Yanık balık gibi evrilemediği için kulakları ve burnu hala duruyor. suyun içinde tek duyduğu ‘huuuuuuuu’ sesi. Aklına 8 yasındayken izlediği deep blue sea filminde ki jaw’sın (allah belasını versin o hidrolik robotun ) güler gibi duran agzı, göz bebeksiz nereye baktığı belli olmayan gözleri ve devasa dişleri geliyor. (ve gene allah belasını versin ki ) o filmde köpek balığını zekileştirip sulara salıyorlar daha sonra hayvanda bilimadamlarını tek tek avlayip Parcaliyordu. saniyenin binde birinde bunları dusunurken huuuuuu sesi sanki artmaya başlıyor. yanık sanki bisey yaklaşıyormus gıbı hissediyor. O sırada ayağına birseyin dokunduğunu hissediyor.

Kafasını sudan cıkarıp ‘ allah allah’ diye bagırarak kıyıya dogru kosmaya basladı. aslında kosması degıl yuzmesi gerekir. karada cok efektıf olan bu savunma denizin orta yerinde yanıgın daha cok batmasına ve su yutmasına neden oluyor. yanık su yuttukça panıklıyor, panık yaptıkca su yutuyor. yanıgın kafasının içinde olan dev kopek balıgı yanıga yaklaşıyor. gerçi su an filmdeki kopek balıgı kendısının bu halını görse acıyıp tamam be abicim dokunmiycam amma korktun deyip, yüzgecleriyle yanıgın sırtına pıt pıt hareketini yapar.

Bu arada Balık yanıgı goruyor ve cok seviniyor.yanına dogru yuzmeye baslıyor. Yanık hala panık. Baliksa bundurumun farkinda degil. Kiz yanına gelince yanık kizi köpek balıgı sanıyor ve yapıcak hıc bıseyı kalmayan her ınsan gıbı kopek balıgının(aslında kızın) boynuna sarılmaya calısıyor ve kizi da batırıyor.kiz kafasını sudan çıkarmaya çalişıp yanıgı itiyor. neyse ki kiz dogal ortamında, hemen kayganlıgını kullanıp yanıgın kollarından kurtuluyor. ama bu kurtulma uzun sürmüyor. yanık köpek balıgını (kızı) tekrar yakalıyor. yanık kopek balıgı kendisi yakalamadan yakalamaya calısıyor. Her ikisinde de panıgın yerını caresızlık bırakmıs. bu sırada yanık bi ses duyuyor, kopekbalıgını (kızı) bırakıyor. kız kafasını cıkarıp öksürmeye, hızlı hızlı nefes almaya başlıyor. ses cankurtarandan geliyor.

yanık suyun içinde kıyıya dogru kosuyor. ayakları kumla bulusuyor. (Ek 1 sinematografik sahne:yanık dızlerını cöküp rabbim sana şükürler olsun diyor.) .Şezlonga gidip havlu alıyor ustune . az sonra sudan burun kulak ve ellerı ile normal bi kız çıkıyor. Kız yanıgın yanına geliyor. kız sinirli. az önce 3 senelik sevgılısı tarafından 1.90 ‘ı gecmeyen suda bogulmaya calısılmış. Yanık kız görünce köpek balıgı sandım seni diyor.Kız kendini tutamayıp hasta mısın sen kopek balıgı ne arar burda diyor, boguluyordum neyse yukarda hesaplaşıcaz senle. kız yuruyup uzaklasmaya basliyor. yanık hizlica esyalarını topluyor ve icinden allah belasini versin kopek balikli filmlerden beslenen hollywood’un diyor.kizin pesinden odaya gidiyor.

20130911-203452.jpg

Ergenlere fısıldayan adam

Sene 2013

Ergen adama dönüp ‘bak bu benim istedigim ayakkabıydı’ diyor ‘hani geçen gün sana göstermiştim. Adam hayır bu değildi diyor.Ergen buydu aynı renk diyor. Ayakkabı bogazlı, pofuduk ve 800 metre oteden beri görülebilen bir bakır rengi. Ergen ‘justinde de var’ diyor, ‘repçiler hep giyiyor’. adamın hayatına castin kavramı yeni girmiş, yaklaşık 1.5 yıl önce. Ayakkabının fiyatı yaklaşık 4 kişilik bir ailenin aylık gelirinin 5 te 1 i ve Adam cocugun colugun rızkını aykkabıya yatırmak istemiyor (lanet gesin sana castin bir hay bile demediğin insanların hayatlarını ne kadar zorlaştırıyorsun). Adamın canı sıkılıyor. Adam tekrardan ‘yok bu ayakkabı değildi’ kartını kullanıyor.Ergen sinirlenmeye zaten meyilli.ergen ‘buydu tamam mı?’ diye bağırıyor magazanın orta yerinde ‘zaten hiç bir istediğim olmuyor’. Adam cümlenin başında ki tamam mı’dan çok huylanıyor, 6 sene önce paçasına yapışıp benle top oyna diyen bu ergenin bu hallerinden tiksiniyor. Bu durumu daha de öncede yaşamış. İnsanın kendi cocugundan tiksinmesi durumu.

Sene 2003

İstanbulun bir köşesindeki evde bir kadın ertesi günkü altın gününe götürmek için tavuklu börek yapmış.Böreklerden gelen dayanılmaz kokusu günlerden istediği alınmadıgı için odadan cıkmayan ergeni dışarı çıkartıyor.Saat gecenin yarısı.Ergen mutfaga gidip börekleri yemeye başlıyor.Adam uyanıp mutfağa gidiyor (Adam aynı adam,ama ergen başka ergen) .ışıgı acıyor.Ergen orda gollum misali böreklerden birini elinde tutup yerken görüyor (kıymetlimisssss) .Kadın görse sinirlenir. Adam ne yapıyosun oğlum sen diyor yemesene bu saatte yemek yenmez,annen onu yarın götürmek için yaptı yeme. Cümlenin sonu yalvarma ile bitiyor biraz. Adam kadının uyanipta börekleri bulamayınca oluşacak hiddetinden korkuyor ( allah kahretmesin sizi ne götürcem simdi).Adamınki haklı bir korku. Kadın isterse saniyede 39 kelime kullanarak 6 saat konusabilir. Ama adamın karşısında normal bir birey yok. ergen var. normal insan tamam der, elindekini agzına atıp odasına gider. Ama ergen ‘zaten lokmalarımı sayıyorsunuz,3 tane börek yedim ne yani’ diyor. ergen sesinin tonunu ayarlayamıyor.Kadını uykusu hafif. Adam geriliyor. Adam bağırma eşşekoglueşşşek diyor. şşş lerin üstüne fazla abanmış olcak zaten alıngan ve sinirli olan ergen daha da sinirleniyor.Ergen çevik bir hareketle tepsideki 15 tane böregin hepsini ısırmaya başlıyor. birinden bir ısırık alıyor ve diger bir börege geçiyor. Adam şaşkın. 5 sn sonra tepside daha küçük ve ısırılmış aynı sayıda börek var. Bi anlayamıyor adam.ergenin agzı dolmuş. çigniyemiyor. Adam ‘ne yaptın hayvan herif’ diyor. Gencliginden kalma bir çeviklikle ergene terlik fırlatıyor. ıska. ergen çoktan odasına giden yolun yarısını tepmiş. adam öbür terliginide atıyor. görmüyor ama içerden ahh diye bir bögürme geliyor. Terlik ergeni tam kadının yattığı yerin kapısının önünde yakalamis.Tiz bir ses ‘bi uyutmadınız ‘diyor birazdan. Adam şuan ergenden tiksiniyor.ergeni bırakıp 20 sine gelince alabileceği bir yer olsa keşke. ama yok.olsa bırakcak o derece kendi evladından tiksinmiş. Gozleri fal tasi gibi acilmis ,uykudan kaldirilmis Kadın mutfaga geliyor. Börekleri görünce yaklasik 3 saat sürecek ve adamı esir alacak dır dır ‘in ilk periyotuna basliyor. ergense içerde herseyden habersiz agzındaki 15 ceyrek böreği yutmaya calısıyor.

Sene 2013

Adam tecrübeli. eskiden olsa ergene alınmaz bu ayakkabı kullanışlı degil der. fakat ergenin beynini şu an hormonlar yönetiyor. Adam yok ya bu degıldı diyor. Ergen küsüyor.birazdan ‘kalkıp tamam ya zaten ben starbucks!a başvurdum, kendi paramla alırım yakında size ihtiyacım yok.’ diyor.Adam bi an ergeni starbucksta musterilere bak cafe americano cok guzel castin hep onu icer derken dusunuyor.( lanet gelsin sana castin). Ergen iyice sahlanmis bagirmaya devam ediyor. Dediğim gibi eskiden olsa ergene insan gibi açıklama yapmaya calisir ama yapmıyor. Satış görevlisine ergen sinematografik tripler atarken 43 numara yokmuş diyin diyor. Ergen biraz durulunca Adam peki diyor satıs görevlisine ‘ 43 numarasını getirin denesin ‘ diyor. kadın içeri gidiyor. birazdan geri dönüp kalmamış diyor. Adam tecrübeli ve ergen ergenlik işlerinde yeni. Ergen en uysal halıyle kadına peki diyor. Evde adama ve kadına göstermediği bir uysallık bu. adam ergene ya olmadı başka magazaya da bakırız diyor. Ergen bakarmıyız diyor. Adam tabii diyor. Cebımden seker cıkarıp içinden bürssstt diyor. Sekeri ergene sakince yavasca veriyor. Sekeride yıyen ergen uysallaşıyor. Dediğim gibi adam tecrübeli.

Okulun ilk gunu

Çok uzun zaman önce, çok çok uzak bir galakside bir Kadın çocuğa dönüp ‘okulun ilk günü heyecanlı mısın?’ diyor. cocuk elindeki telefonu bırakmadan ‘yoo’ diyor.Kadın bir an telefonu alıp ‘cocuga nasıl degılsın lan’ demek istiyor.Ama bu tarz hareketler son 10 yılda türeyen cocuk gelişim uzmanları tarafından kınanmış hareketlerden.Kadın tabi diyor artık büyük adam oldun koskoca 1B ye başlıycaksın oyle heyecan falan da neymiş diyor.Çocuk yalandan gülüyor,gözleri telefonda.

Çocuk için candy crush da bölüm atlamak okula gitmekten daha heyecan verici. Zaten son 2 senedir gittiği anaokulunu bitirince eğitim hayatına en tepedeyken noktayı koymaya planlıyordu ama şimdi adamın ve kadının zoruyla okula devam etmesi, bir de anaokulunun en büyüğü iken burada 1. sınıftan başlayacak olması canını sıkıyordu. Çocuk kadında ki heyecanı anlayamıyor.Sabahtan beri kadının yapmadığı maymunluk kalmamışti. Çocuk altı üstü okula gidiyordu. Gerci Kahvaltıda krepler,yeni kıyafetler,yeni çanta hoşuna gitti ama gereksiz şeylerdi bunlar.Karar verdi akşam gelince adam ve kadınla konuşup bu işe bir son verecekti.

Okula geldiler.Sinifin oldugu korudor da Kadın ve cocuk ögretmeni beklemeye başliyorlar.Çocuk hala telefonla oynuyor.köşede bir kadın Ağlayan kızının şaçlarına tokalarını takıyor. Az ilerde bir başka kadın aglayan bi cocugu kucağına almış susturmaya çalışıyor. Yan sınıftan da höykürürcesine ‘BABA’ sesleri geliyor. Cocugun biri babasına yapışmış adeta sınıftan adamın paçasının devamı durumunda dısarı cıkıyor, annesi ne kadar ‘oğlum baban işe geç kaldı’ derse cocuk adeta o kadar cok yapısıyor adama (Burdan da bi kısa film çıkar ‘baba beni bırakma’ oyuncular:yapıskan cocuk,bagıran anne ve işe gec kalan baba). Etrafta nerdeyse 15 tane beni burda bırakmayın Temalı bagıran çocuk var.Çocuklar sanki anne babaları bir daha dönmiyecek gibi aglıyor.

Kadın kendi cocuguna bakıyor.çocuk oralıksız. Kadın Sinirleniyor. Kadın istiyor ki çocuk anne gitme biraz kal desin, kadın da kucagına alsın bisey yok canım desin demin ki kucaga alınan çocuk ve annesi gibi bir anne-ogul duygusal bir anı yaşansın.Ama bu cocuk ona o sahneyi yaşatmıycak.Kadın şu noktada taktik değiştiriyor gelinleri kına gecesinde aglatma isimli (Kınayı getir aney,parmağın sür aney) taktigi uygulamaya karar veriyor. Çocugun elinden telefonu alıyor. Çocugun suratında niye aldın bölüm atlıyordum ifadesi var. Kadın ‘sen şimdi hiç heyecanlanmadın mı ? diyor.Çocuk suratıyla hayır ifadesi yapıyor. Kadın ‘yani az sonra tanımadıgın 15 tane çocukla tüm gününü geçireksin hiç mi paniklemedin? diyor. çocuk yok diyor.Çocukta çelikten sinirler var, kadın pes ediyor.Çocuk aglamıycak

Birazdan Kadın oğlum diyor ben gidiyim mi senin için sorun olur mu?.Çocuk yok,zaten top oynıycam ben diyor.Kadın ‘anne gitme diye aglamıycan mı sen?’ diyor.Çocuk ‘yoo niye aglıyım aksam almayacakmısınız? diyor (Kadına bu kadar fazla geliyor 7 yaşında biri için bu kadar mantık fazla). Kadın’ gidiyorum ben o zaman’ diyor. Çocuk ‘git yani zaten ögretmen de gelmedi’ diyor. Çocuk su almaya gidiyor.

Kadın sıkılıyor. Şu an herkesin cocugu yerlerde sürünüp ‘anne benı bırakma burda’ derken kendi cocugu git yani işin varsa ben takılırım burda diyor.Kadın içinden bu koca kafalı bana veli olmanın haklı gururunu yaşatmıycak diyor. Halbuki kadın 1 haftadır kendine bu güne hazırlamış. Çocuk az bisey korku emaresi gösterse eğitimin gerekliliginden girip, karne alınca alıcagı hediyelere kadar hersey anlatıcak.

Çocuk gelip oturuyor. Sen hala burda mısın diyor. Kadın gidicem şimdi diyor.Aslında içinden cocugun agzına bi tane vurmak geciyor, cocuk aglarken ‘aglama annem bak burdayım gidermiyim’ deyip duygusal bir sahne yaratmayı düsünüyor.Ama bu cocuga vursan ağlamaz döner ‘niçin vurdun bana,ögrenebilirmiyim’ der. Kadın çocugun üstünde denedigi cocuk gelisim kitaolarindan okuyup oradan ögrendiği tüm cocuk gelişim taktiklerine lanet ediyor.(Lanet gelsin seni okudugum gune),Çocugun gelişiminde dozu ayarlamamış. Kendine yeten birey yetiştirmek isterken dozu ayarlayamamış ve cocuk 70 yaşında hiç bir seye şaşormayan birine dönmüş.Kadın keske zamanında Psikolog ve Gelişim Uzmanlarını dinliyceğime iki terlik fırlatsaydım diyor içinden.Acaba ayakkabımı fırlatsam düzelir mi?.Kıyamıyor.

Kadın cocuğu öpüyor, ‘oldu o zaman ben gidiyorum’ diyor. Okulun bahcesine dogru gidiyor. Bahçede gene de ona ihtiyacı olabilir diye bekliyor. Aradan zaman geçiyor,bu arada kadın çocugu kontrol etmek için sınıfa gidip geliyor. bekliyor. Belki aglar.Aglarsa burda olcak kadın hemen koşup evladım diye sarılcak birsey yok diycek.Daha cok bekler. Son ders saati oluyor.

Ögretmen cocukları dısarı salıyor.Top oynuyorlar. Kadında bahcede cocugu izliyor. Çocugu büyük bir ciddiyetle oynuyor ve daha sonra durup 7 yasındaki diger bir cocuga ‘adam adama savunma yapın’ diyor. Diger cocuk anlamıyor saga sola kosmaya devam ediyor. Sonra cocuk kadını goruyor yanına gelip ‘gitmedin mi ya sen’ diyor.’sen eve git ben olmadı servise biner gelirim’ diyor. Çocuk diğerlerinin yanına geri donuyor.Kadınin eli ayakkabısına gidiyor.

 

 

Formul

Teletubbies’in (yada daha yaygın olarak Teletabi) , caillou’nun , pepe’nin küçük çocuklar üzerine etkisi neyse televizyondaki doktor, hastalık, şifa, hasta, zayıflama temalı her sağlık programı yaşlılar üzerine de o etkiyi gösteriyor. Belki fakultelerde bile göremiyecegimiz koskoca profesörlerin üzerlerinde ameliyat önlükleri (İnan bana bebek ben doktorum) ile katıldıkları bu programlar her yıl memleketin her kösesindeki onbinlerce yaşlıya,Bizim akademik dilde uzun süre çamaşır makinesi kapağına bakma dediğimiz izledikçe izleme etkisi yaratıyor…

Burada anlatacağım yaşlıda yaklaşık 5 senedir sağlık programları izliyor(Bu da Yaşlının sağlık bilgisinin 4.sınıf tıp öğrencisinden fazla olmasi demek). Yaşlı istese bel fıtığı ameliyatı (Bel çekme) yada yanık tedavisi (diş macunu sürmek) yapabilir.Ama ilaçla tedaviye değil, belli bir yaşın üstündeki herkes gibi bitkilerle tedaviye (Bitkilerle tedavi:altın günlerinde dost tavsiyesiyle(Hacer abla al bu yağı suratına sur on yaş atıyor cildin) aktardan alınan kotu kokulu otların kaynatılmasıyla elde edilen sarı veya yeşil,en az otu kadar kotu kokan çayla yapılan tedavi,tedavi ne olursa olsun 15 gün sürmeli ne eksik ne fazla kaynak:Türkan teyze)inanıyor.Benim görüşüm Yaşlı eğer Afrika da bir kabilede şifacı olarak yaşasa çok mutlu olabilir,palmiyeden düşen bir gencin koluna yumurtanın akını sürüp,yumurtalı kolu 2 çubukla sardığını görür gibiyim.Yasli bi yandanda afrikali gence ‘cikik bu kirilsa yerinde duramazdin’ diyor Ve boylece afrikanin ucsuz bucaksiz kirsallari, daha sonralari cikolata renkli annelerin siklikla kullancagi ‘kirilsa yerinde duramazdin’ ile tanisiyor.(tesekkurler yasli)

Uyanıyor.Elleri gene tutulmuş.Kalkıyor.Sabahlığını üstüne geçirip kahvaltıyı kurmaya gidiyor. Buzdolabından kahvaltı tabağını,domates,salatalık,daha önceden yıkadığı ve gazeteye sardığı yeşillikleri çıkartıyor. Yaşlı panikliyor. Bugun Hocayı (hoca ve eşi sabahları sağlık programı yapan bi çift, hoca doktor olmasına ragmen o hayatı bırakıp televizyonda masajla insanları tedavi etmeye başlamış) açmayı unuttu. Hemen gidip açıyor ama daha başlamamış program. Mutfağa dönüp geceden suya koydugu 3 kayısı 3 cevizin ilk önce suyunu içiyor (bağırsaklara birebir diyor içinden), daha sonra kayısı ve cevizleri çocukluktan kalma bi hareketle hüpletiyor(Cilde birebir).Bu arada hoca ve eşi ekrana üzerindeki ameliyat önlükleriyle çıkıyorlar. Hoca inanılmaz zinde.Hemen sahneye bi bayan izleyici alıyor ve masaj yapmaya başlıyor.Ama Hocanın bilmediği bu durumdan eşi biraz rahatsiz(Aile şirketlerinde normal görülen bir durum.) Eşi biraz bozularak, yemek yapma köşesine gidiyor.Yaşlı hala izlemeye devam ediyor ama bu sefer kendisine damacana büyüklüğünde yarım yağlı süt koymuş(Yarım yağlı süt: Sütün yağsızını içerek oradan alacağı Kolesterolü baska yerden örnegin kuzu eti almak isteyenlerin tercih ettigi süt çeşidi).

Hoca sanki ekran başındaki Yaşlıya sır verecekmiş gibi kameraya sokuluyor.’Yüksek tansiyonunu ve kolestrol sorununu az sonra temelli bıtırecek formulu vericem sana bebek’ diyor.Yaşlı heyecanlaniyor.Su tadındaki süte bakıyor. Tamam diyor hadi yolla bakalım formulu. ‘5 tane limonun suyunu sık bebek,içine 2 kaşık sirke kat ama üzüm degil elma sirkesi olsun,1 cay kasığı da karbonatı kat. 15 gün ışık almayan bi yerde beklet.daha sonra 15 gün boyunca sabah aksam bi tatlı kaşıgi iç bebek’ hoca goz kirpiyor,esi rahatsiz oluyor.

Normal sartlar altında bir insan böyle birsey duysa yapmamayı bırak,söyleyen adamdan koşarak uzaklaşır.Zaten mantikli dusundugunde boyle birseyi icsen yemek borun baglanti yerlerinden kopar,formul midene ulasmaz. Ama Yaşlı yaklaşık 3 senedir düzenli olarak günde 5,6 ilaç kullanan biri, Normal sütün,kuzu etinin tadını unutmuş biri, Domateslerini tuzlamadan yemek zorunda olan biri.Yaşlı kararsız.Yaşlı bıkkın. Kafasini kaldirip buzdolabinin ustundeki ilac kokteyline bakiyor.Yasli gercekten bikkin.

15 gün sonra;

Yaşlının kızı (Genç) ziyarete geliyor.Genç konuşurken kocasının yüksek tansiyonundan ve tuza bagımlılıgından bahsediyor.Yaşlı gene kararsız.Genç Yaslıya göre bitkilerle tedaviye inanmayan biri. ‘Aman anne’ tepkisi almak istemiyor.fakat bir yandan da bu şifayı kendine saklamak bencillik.Kalkıp dolabın altına sakladıgı formulu getiriyor.Genç biraz geriliyor,Yaşlının daha once açlık otu, keçiboyunuzu yağı gibi şeylerle hastalıkları def etmek istediği zamanları hatırlıyor. Kavanozun açılmasi ile kokuyu alanın yüksek ihtimalle bir daha koku almasını engelleyecek kadar keskin bir koku yayılıyor.Genç artık panik.Yaşlı formulu anlatıyor.Genç 15 gün kelimesini duyunca kavanozu alıp lavaboya döküyor.(Yaşlının surat ifadesi dünyanın en kısa filmi ‘tam yaglı süte,kuzu etine,tatlılara elveda’ adı altında akira kurosawa veya kim ki duk tarafindan çekilebilir.).Formul lavaboya dökülürken,lavabo aç etkisi yaratıyor ve lavabonun cildi on beş yaş atıyor.Genç yerine oturuyor ve soruyor ‘Anne ben gelmesem içiçek miydin onu’